Eğimli toprak arazi üzerinde yaklaşık 250 metrelik bir tur

(Tümülüs P, Müze)
Bugün gördüğünüz peyzaj 2500, 250 ve belki de 25 yıl öncesinden oldukça farklıdır. Günümüz koşulları bölgenin arkeolojik tarihini anlamamız açısından bir temel oluşturmaktadır. Bu turu gerçekleştirdiğiniz zaman insanların bölgedeki bitki örtüsünü ve yeryüzü şekillerini nasıl etkilediğini gözünüzde daha kolay canlandırabileceksiniz. Etrafınıza baktıkça, geçmişin izlerinin halen ne kadar görünür olduğunu farkedeceksiniz. Eğer yeterli zamanınız olursa, Tümülüs MM turu, Güney Sırt Tarihi Peyzajınturu ya da Höyük turunu da deneyebilirsiniz.

Özet: Bu tur sizi müzenin hemen yanında bulunan Tümülüs P’nin tepesine çıkaracaktır. Buradan bölgenin modern peyzajını görebilirsiniz. Müzeden ayrılırken karşınızda Tümülüs MM’yi göreceksiniz. Tümülüs P için sağa dönmeniz gerekmektedir. Müzenin köşesinde küçük bir yerli bitki bahçesi bulunur. Tümülüs P buranın hemen sağ tarafında ileride yer alır. Tümülüsün arka yani güney tarafına gidin, tepesine tırmanın ve etrafınıza dikkatlice bakın. Tümülüs P Tümülüs MM’nin fotoğrafını en iyi çekebileceğiniz konumdadır. Buradan başlayarak yüzünüz kuzeye dönükken bakışlarınızı saat yönünün tersi doğrultuda çevirin. Kuzeydoğudaki dağ Çile Dağı, güneydoğudaki ise Dua Tepe’dir. Güney Sırt üzerinde ise birkaç tümülüs yer alır. Ötesinde Beylikköprü ve Eskişehir Yolu uzanır. Gordion günümüz düzlüğünün batısında yer alır. Gordion Müzesi ve yerli bitki bahçesi ise kuzeybatıda yer alır. Tümülüs P’den aşağıya inerken Güney Sırt’tan nereleri görebileceğinizi ve Tümülüs MM’nin diğer tarafında neler olduğunu merak etmeye başlarsınız.
Müzeden ayrılırken, Tümülüs MM tam karşınızda yer alır.
Bu tümülüs neden tel örgü ile çevrilidir?
Amacımız yavaş yavaş erozyona uğrayan
tümülüs üzerindeki bitki örtüsünü
iyileştirmektir. Tel örgü bitkilerin insanlardan zarar
görmesini ve hayvanların tümülüs üzerinde
otlamasını önlemektedir. Tümülüs üzerinde
yürümediğiniz için teşekkür ederim.
Sağa dönün ve yol boyunca yürüyün.
Müzenin köşesinde küçük bir yerli bitki
bahçesi yer alır. Müzeye döndüğünüz
zaman buraya da mutlaka uğrayın.
Yolda koyun veya keçi sürüsüne rastlarsanız…
Koyunlara benzer boyutlarda ve renklerde bir çoban
köpeğinin eşlik ettiğini unutmayın.
Köpekle sürüsü arasına SAKIN girmeyin.
Bahçeden geçerken Tümülüs P hemen sağınızda ileride yer alır.
Tümülüsün arkasından yani güney
tarafından dolaşın. Tepeye tırmanın ve
çevrenize bakın. Tümülüs P 1956 yılında
kazılmıştır.
Kazılan alan 2002 yılında müze tarafından toprakla
kapatılmıştır. Bu nedenle bu alanda yürümek
tümülüse zarar vermez.
Yamaçtan yukarıya çıktıkça, yeni
bitkilerin çıplak toprağı nasıl da
kapladığını farkedeceksiniz. Zarar gören topraklarda
ilk önce yetişmeye başlayan bitkilerden "ruderallerin"
büyüdüğünü farkedeceksiniz. Siz bu
yazıyı okurken, dolgu toprak yerine oturmuş olacak ve
tümülüsün kazılmamış
kısımlarında yetişen bazı bitkilerin zemine
nasıl tutunduğunu görebileceksiniz. Tümülüs P’ye
tırmanmak isterseniz, lütfen tümülüsün arka
tarafını (yoldan uzak tarafını), yani toprakla doldurulan
kısmını kullanın.

Turun geri kalan kısmında farklı manzaralar görebilmek için saat yönünde dönün.
Kuzeydoğuda yer alan dağın (Çile Dağı)
jeolojik yapısı bazalttan oluşmaktadır. Dağın
30 km ötesinde Ayaş kasabası bulunmaktadır. Ayaş'taki
sıcak su kaynaklarından vadi tabanında yer alan devasa otelin
spa tesislerine boru ile su çekilmektedir.
Çile Dağı’nın eteklerinin hizasından ufuk çizgisini takip edin.
Böylece Beyceğiz Tümülüsü’nü
göreceksiniz. Güneydoğuya doğru
baktığınızda tümülüslerin
yoğunlaştığı alanı görürsünüz.
Tümülüs W bu alandaki en geniş tümülüstür.
Tarlalarla çevrili bu tümülüsler tarım ve sulama
faaliyetleri nedeniyle giderek yok olmaktadır. Tümülüs P
ve resimde arkada görünen tümülüsler gibi mera olarak
kullanılan sürülmemiş alanlarda bulunan
tümülüsler ise yol yapım çalışmalarında
tahrip edilmektedir. Sulama kanallarının olumsuz etkileri
tarlaların da ötesine geçmekte, tarlalar tümülüslere
yaklaştıkça kuru bozkır şartlarını seven
doğal bitkiler, istilacı tarla otları ile yarışamamaktadır.
Güneydoğuda yer alan dağ Dua Tepe olarak bilinir.
Dua Tepe’nin eteklerinde, su kaynakları boyunca Çekirdeksiz
Köyü uzanır. Bu tepenin yamaçları
günümüzde ağaçsızlaşma yüzünden
çok fazla erozyona uğramaktadır. Dua Tepe’nin kırmızı
bazalt toprakları aşağıdaki resimde yer alan
düzlüğün ortasında dört metre kalınlıkta
bir tabaka oluşturur.
Dua Tepe
Dua Tepe Mustafa Kemal Atatürk’ün Sakarya Meydan Muharebesi
sırasında ordusuna komuta ettiği tepedir (23 Ağustos - 13 Eylül 1921).
Sakarya Muharebesi, Kurtuluş Savaşı’nın bir parçası
olan Türk-Yunan savaşlarının dönüm noktası
olmuştur. Burası Atatürk’ün birliklerinin Yunan kuvvetlerini
geri püskürttüğü yerdir. Savaşın anısına
dikilen heykel Dua Tepe’nin zirvesinde bölgeye halen 360 derece hakim bir
konumdadır. Heykelin bulunduğu yere araba ile çıkılabilmektedir.
Güney Sırt üzerinde birkaç tümülüs yükselir. Ötesinde ise Beylikköprü ve Eskişehir Yolu uzanır.
Hemen önünüzde gördüğünüz
küçük tümülüsten sonra, güneye uzanan
sırt boyunca tümülüs grupları yer alır.
Antik peyzajı farklı bir açıdan sunan Güney
Sırt’a Tümülüs P’den yürüyerek 10-15 dakikada
ulaşılır. Tümülüs P ve Güney Sırt
arasındaki çukur alan Dua Tepe’den akan toprakla dolmuştur.
Antik peyzajı kurgularken günümüzdeki yeryüzü
şekillerinden bazılarının çok yakın bir
zamanda oluşmuş olabileceğini unutmamak gerekir.
Günümüz düzlüğünün batısında Gordion arkeolojik sit alanı yer alır.
Önünüzdeki düzlük sadece dört metre derinlikte
olmasına rağmen arkeologlar bu alan ve yassı kale tepesi
('Sitadel') arasında kalan alanda yerleşme izlerine
rastlamıştır. M.Ö. birinci binyılda, Sakarya Nehri bu
yerleşmenin kenarı boyunca akıyordu.
Kuzeybatıda Gordion Müzesi ve yerli bitki bahçesi yer alır.
Müzenin bahçesi, bu bölgedeki bazı yerli bitkileri ve
doğal bitki örtüsünü tanımak için iyi bir
başlangıç yeridir. 2006 yılının
sonbaharında Midasın Tümülüsü’nün
karşısında deneysel bir alan oluşturduk. Buraya
Midasın Tümülüsü üzerinde büyüyen
bazı yerli bitkilerden ve kalıcı bir tür olan sorguç
otundan ektik. Biraz daha enerjiniz kaldıysa 600 metre çapa sahip
bu tümülüsün etrafında dolaşın. Dikkatli
bakarsanız bitki örtüsünün eğim ve bakıyla
birlikte değiştiğini göreceksiniz. Bitki
örtüsünün en gür olduğu yerler girişin sol
tarafı, kuzeyi ve batısı iken, en verimsiz kısmı ise
girişin sağ tarafında, güneyinde ve doğusunda kalır.
Tümülüs P’den aşağıya inerken Tümülüs MM’nin çevresinde yürümek isteyebilir, Güney Sırt’tan nereleri görebileceğinizi merak etmeye başlarsınız. İlgili turlar için tıklayınız.
Değişen Peyzaj
Gordion kazılarında ortaya çıkan bitki ve hayvan
kalıntıları bize antik peyzajın görünümü
hakkında bilgi vermektedir.* Örneğin,
sonbaharda ekilen ve ilkbaharda hasat edilen buğday ve arpa gibi
tahıllar Gordion’un çevresindeki sulanmayan arazilerde
yetişiyordu. Koyun ve keçi sürüleri verimli otlak
alanlarda otluyordu. Yakınlarda bulunan yamaçlarda,
çimenlerin ve otların arasında küçük meşe
ve ardıç ağaçları bulunuyordu. Frig kralları
bundan yaklaşık 3000 yıl önce ilk tümülüsleri
inşa ettikleri zaman, dağların dik yamaçlarındaki
toprak meşe ve ardıç ormanlarını
barındırıyordu. Ancak geçen 1500 yılda insanlar
ağaçları kestiler, aşırı otlama
yüzünden bitki örtüsü yok oldu ve bu nedenle
yamaç toprakları vadiye doğru aktı. Yaklaşık
1000 yıl önce ise, çiftçiler yazın sulanabilen
ekin çeşitleri yetiştirmeye başladılar.
Ekonomi yaklaşık 1000 yıl kadar canlı kaldı. Modern
teknolojiler (traktörler ve pompalar) dengeyi hayvancılıktan
tarıma kaydırdı. Ancak bu değişim 1990’lı
yıllara kadar oldukça yavaş seyretti. 1990’larda
gerçekleştirilen büyük bir sulama projesi ile
çiftçiler yüksek yamaçları da sulamaya
başladılar. Otlak alanlar hızlıca tarlalara
dönüştürüldü. Böylece
çiftçiler antik tümülüslerin de
birçoğunu sürmeye ve sulamaya başladılar. (Bu
fotoğraflar, 1992 yılında sulanmayan arazilerden oluşup,
2007 yılında sulanan arazilere
dönüştürülmüş yeşil bir bozkır
alanını göstermektedir. Traktörler, atık sular ve
artan insan aktiviteleri bu nadir ve hassas yaşam alanını yok
etmektedir.
(Tümülüs, eski çayırlık alan)
* Bu arkeolojik kurgu, Gordion kazılarından çıkan hayvan kemikleri ile yanmış tohum ve odun kalıntılarına dayanmaktadır. İnsanlar odun-yakıt için öncelikle evlerine yakın ağaçları kestiler. Ağaçlar azaldıkça, odun yapmak için uzaklara gitmeye başladılar. Daha sonra çok sayıda tohum içeren ve alternatif bir yakıt olan tezek kullanmaya başladılar. Arkeobotani uzmanlar&305; şu konuları merak etmektedirler: Tohum miktarının kullanım oranı odunla orantılı bir şekilde artmış mıdır yoksa azalmış mıdır? Farklı tohum çeşitleri bizlere hayvanların ne gibi yiyeceklerle beslendiğini gösterir. Hayvanlar meralara mı gönderiliyordu? Yoksa işlenmiş tahıllarla mı besleniyorlardı? Koyun ve keçi kemiklerinin yaygın olması yabani mera bitkilerinin de yaygın olması anlamına gelir. Yüksek oranlarda bulunan büyükbaş hayvan ve domuz kemikleri ise tarımsal üretime ait botanik göstergelerle ilişkilidir.
NOT: Bu yürüyüş turunu 2014 yaz aylarında
hazırladım. Bu çalışma yıllardır
yürütmekte olduğum yayın
çalışmalarının yanı sıra Ayşe
Gürsan-Salzman, Ben Marsh, Mecit Vural ve çok sayıda Gordion
ekip üyesi ve araştırmacı ile yaptığım
görüşmelere dayanmaktadır. Herhangi bir sorunuz ya da
düzeltmeniz olursa lütfen benimle
< nmiller0@sas.upenn.edu > adresinden iletişime geçin. Bu projenin
sponsorluğunu Pensilvanya Üniversitesi
Müzesi yürütmektedir.
Yazıdaki fikirler yalnızca bana aittir.
Bu sayfanın Türkçe'ye çevirisi Yasemin Özarslan
tarafından yapılmıştır.
Naomi F. Miller,
Temmuz, 2014
www.sas.upenn.edu/~nmiller0/Tour_TumP.Turkish.html